Ads 300 x 250

Lemur'dan Noodle Tarifi

Kore stili noodle efenim.

The Cave incelemem.

Monkey Island geliştiricilerinin kurduğu Double Fine şirketinden harika bir bulmaca oyunu.

Güle güle Msn

Efsanenin sonu.

This is default featured slide 4 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

This is default featured slide 5 title

Go to Blogger edit html and find these sentences.Now replace these sentences with your own descriptions.

Film / Dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
Film / Dizi etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

15 Ağustos 2011 Pazartesi

Stop Motion Animasyon Tekniği

Stop Motion Nedir?


Sandığımızın aksine çok eski bir 3D film çekim tekniği. Bu teknikle çekilen filmlerde fiziksel nesneler adeta canlıymış gibi kendi başlarına hareket ediyor. Mantığı ise çok basit . Önce objeler yavaş yavaş hareket ettirilerek resimleri çekiliyor. Bu objeler genellikle kilden yapılma oluyor. Çünkü kil şekil vermesi en kolay madde. Kil kullanılarak yapıan bu tekniğe "Claymotion" adı da veriliyor. Bilindik en ünlü örneği King Kong stop motion tarihinin mihenk taşlarından.
Stop motion'un çeşitleri var.



1. Stereoscopic Stop Motion





İlk  kısa Stop motion filmi "In Tune With Tomorrow " 1939 yılında John Norling tarafından çekilmiş .Daha sonra 1955 yılında Paul Sprunck tarafından " Sam Space Adventures" çekilen ikinci kısa stop motion filmi olmuş. Stereo 3D olarak çekilen 3. ve son film olan "The Incredible Invasion of the 20,000 Giant Robots from Outer Space"  Elmer Kaan ve Alexander Lentjes tarafından çekilmiş.


2. Go Motion
  Phill Tippet tarafından geliştirilen bu teknik ilk olarak The Empire Strikes Back (1980), Dragonslayer (1981) ve Robocop filmlerinde kullanılmış. Bu teknikte eski teknikten farklı olarak bilgisayar efektleri de uygulanmış ve daha gerçekçi bir görüntü sağlanmış. Bu teknik sayesinde köşeyi dönen Phill Tippet hepimizin ilk izlediğinde ağzını açık bırakan  1993 yılındaki Jurassic Park filmini de çekmiş.


3. Computer Generated Imagery (CGI tekniği)
  Günümüzde kullanılan bu bilgisayarlı teknik sayesinde artık uzun metrajlı stop motion filmler yapılabiliyor.3D modelleme , animasyon  ve VFX (Visual Effects "görsel efekt") sanatçılarının işine değer katan teknik "gör" ve "hisset " olarak tanımlanıyor. Özellikle çocuk programlarında ve reklam filmlerinde kullanılıyor. Bu teknikler yapılan en popüler film Tim Burton'ın 2005 yılındaki Corpse Bride filmi.






28 Haziran 2011 Salı

The Vampire Diaries



  Öncelikle söyleyeyim ki twilight-sever değilim. Vampirin bir tavuğa…pardon bir insana aşık olmasını hiç romantik bulmuyorum. Yakın arkadaşımın önerisi ve yoğun ısrarları üzerine, vampir temalı dizi ve filmlerden pek haz etmesem de bir bölüm izleyeyim fikrim olsun diyerek başladım bu diziye.
Dizi, LJ Smith’in yazdığı romandan uyarlama. Dizi Twlight sonrasında çekildi ama kitap Twilight serisinden çok önce yazılmış. Diziyi izlerken Stephenie Meyer ablamızın Twilight’ı yazarken nereden esinlendiğini görüyoruz. Çalmış demiyorum kesinlikle esinlenmiş. Dizi içinde de sık sık gönderme yapılıyor Twilight’a. Ancak dizinin oyuncularından Nina Dobrev başarılarını Twilight filmine borçlu olduklarını söyledi. Malum vampir popülerliğinin tavan yapmasının sebebi.

  Esas kızımız Elena Gilbert (Nina Dobrev ) 17 yaşında ailesini yaz tatilinde geçirdiği kazada kaybetmiş, kardeşi ve teyzesiyle birlikte Mystic Falls’ta yaşıyor. Daha sonra okula kanaatimce pek bir tipsiz olan Stefan Salvatore (Paul Wesley) geliyor. Kızımız hemencecik aşık oluyor köşe surat vampirimize. İlk kısımlar biraz sıkıcı bu sebeple. Taa ki Stefan’ın abisi Damon Salvatore olaya dahil olana kadar. Ian Somerhalder’ın canlandırdığı karakter hikayenin tadı tuzu izlenme sebebi. İlerleyen kısımlar da Elena’ya olan ilgiye geçmişten gelen bir takıntının sebep olduğunu görüyoruz ve mantıklı bir sebep olduğu için izlemeye devam ediyoruz. 

 Toplam 2 sezon (33 Bölüm). Yeni sezon 15 Eylül 2011’de başlayacak.


En güzeli;
 parlayan vampirler yok ! 


3.sezon setinden ilk fotoğraf...




1 Mayıs 2011 Pazar

Kore Dizileri !


İki gün önce " haftalık takip ettiğim dizilerin yeni bölümleri çıkmış mıdır acaba?" diye sitelere göz atarken çıkmadıklarını gördüm ve arka arkaya bölümleri eklenmiş bir kore dizisi gözüme ilişti baktım ki birsürü yorumlar verilmiş artı oylar , büyük ilgi var azizim. Dedim ki eksik kalmayayım bir tecrübe edeyim. Hayatımda hiç Kore yapımı dizi izlemedim demeyeyim dedim...demez olaydım..

Koreliler görüntü olarak ne japonlar kadar çekik gözlü ve uzun suratlı ne de çinlililer kadar yuvarlak hatlı yüzlere sahipler. Bana mı öyle geldiler bilmiyorum ama aşırı sevimliler. Artık bir bakışta bu üç milletten insanı şıp diye tanıyabilirim. Dolayısıyla hiç bi Japon onu Çin'li sandığım için bana trip atamaz. Korelileri Japon sansam hoşlarına gidebilir belki, pek bir hayranlıkları var Japonya'ya karşı. Tabi ben bu üç milletten insanı nerede bir arada göreceksem... (neyse konumuza dönelim) Nitekim bu sevimli görünüşlü insanların ağlamaları ve sevinmeleri sizi öyle derinden etkiliyor ki sırf sevindiklerini görmek için bir sürü bölüm izleyebiliyorsunuz. İlk izlediğim kore dizisi "Personal Taste" orjinal ismini öğrensem de doğru telaffuz edemeyeceğimden aramadım bile. Kore yapımı diziler hakkında yaptığım kısa araştırma sonucu öğrendim ki pek tutulan bir dizi bile değilmiş. Bunca acıtasyonun daha kralını hayal edemiyorum.

Personal Taste hakkındaki yorumlarım



Dizide birbirinden "adi şerefsiz herif" iki tane herif var (seviyemi düşürebilirim dizi yorumu yapıyorum sonuçta). Bu adiler esas kızımıza kazık üstüne kazık atıyorlar. Sonra olaya esas oğlan dahil oluyor. Esas oğlanı canlandıran oyuncu da bu dizi alemin de çok tutulan koreli kızların adeta çılgın attığı* Le Min Ho. Bana göre doğuştan fotoşoplu bu Koreli erkekler yakışıklı olmaktan ziyade güzeller. Kızların bu kadar ayılıp bayılma sebepleri de hikayedeki bütün harika şeyleri Le Min Ho'nun yapıyor olması. Duygusal, düşünceli, zeki gibi tüm olması gereken nitelikler bir karakterde toplanmış. Esas kızımız da ise eksi özellikten bol bir şey yok. Bu durum esas oğlana bir harika özellik daha katıyor: "sevdiğini eksikleriyle sevebilme"yetisi. Bir de entrikacı, güzeller güzeli kızımız var tabi olmazsa olmaz. Her çeşit karakter konulmuş diziye başarılı bir şekilde. Paris Hilton'un uzak doğu şubesi bile mevcut. Fazla yormayan sevimli de bir konusu var. Diğer kore dizilerinin de bu şekilde olacağını tahmin ediyorum ve izlemeyi düşünmüyorum. Bir şekilde merak edip bi kore dizisi izleyeyim diyecek olursanız tavsiye ederim. Sebebi de yukarı da yazdıklarım değil, dizinin 16 bölümlük kısa bir seri olması..

Konuyla ilgili ama paragrafa dahil olamayan kısa düşüncelerim:

1) O kadar bölüm izledim bi tane korece kelime öğrenemedim. Tüm karakterlerin ismini say deseniz onu bile yapamam

2) Esas kız olan Park Gae In (okunuşu: pağk gen şii) reel dünya da en haz etmedğim kız tipidir. Beni çok sinir etti.

3) çılgın atmak : delirmek , kendini parçalamak, çatıya çıkıp "ay lav yu castin bibeeeer ! "diye haykırmak gibi şeyler anlamında özet amaçlı kullanılmıştır.

4) Her ne kadar sıradan espriler olsa da çok güldüm izlerken özellikle gay mevzularına.




10 Ekim 2010 Pazar

Bir Garip Inception



Aylardır vizyonda olan filmi izlemek için iki gün önce sinemaya gittim. Filmin konusuna dair en ufak fikrim yoktu.Sadece çevremdeki herkes filmin çok güzel olduğunu, dünyaya daha başka baktıklarını söylüyorlardı.Böyle büyük beklentilerle girdim filme. Başta karışık gelen, 20 dakika sonra mantığı anlamakla birlikte temposu epey düşen film, ikinci yarı da birçok soru işaretiyle son buldu.Filmin müzikleri etkileyici ve filmin başarısnda büyük etkisi var. Hans Zimmer tarafından yapılmış tabi nasıl kötü olabilir ki :) Efektleri, özellikle rüyaların çöküş sahnelerini çok başarılı buldum. Oyunculuklar da güzel.

**Bundan sonrası spoiler kısımlar**

Öncelikle herkesin aklına takılan son sahnedeki topacın düşüp düşmediği. Sinemada kapanış yazılarını sonuna kadar izleyenler düşme sesinin geldiğini söylüyorlar.Ancak düşmesi, son sahnedeki görüntünün gerçek olduğunu göstermez. Neden mi? Çünkü filmde bu totemlerin kişiye özgü olduğunu başkası tarafından dokunulursa özelliğinin kaçacağı söyleniyor.Dom arkadaşın totemi topaç olamaz çünkü o karısınındı.Bu durumda ya karısı gerçek değil ya da Dom'un totemi topaç değil. Başka bir blog yazısındaki iddiaya göre Dom'un totemi evlilik yüzüğü.Rüya kısımlarında elinde yüzük yokmuş.(ben dikkat etmedim ) Ve karısının hayal ürünü olduğunu savunanlarda var.Bana kalırsa çocuklarını bir şekilde kaybetmiş olan çift kendi yarattıkları dünyada çocuklarıyla yaşıyorlar. Çünkü reelde hiç çocukları görmedik.Daha sonra eşi Mal, Dom'un topacı ellemesi nedeniyle dengesini yitiriyor ve gerçeği ayırt edemez hale geliyor. Gerçeğe ulaşacak tek bir yol kalıyor o da ölüm.

Ve aklıma takılan sorular;

- Birbirlerinin rüyalarına ancak makineyle bağlanabiliyorlar.Ama Dom geçmişine flashback'ler yaparken karısıyla salonda yere yastık koyup makine yardımsız uyuduklarını görüyoruz.Olay telepatik mi?

- Dom neden karısını kötü bir karakter olarak yaşatmakta? Ayrıca neden İngilizce de "kötü, yanlış" anlamına gelen Mal ismini kullanıyor.Gerçekten böyle bir isim olabilir mi?

- Dom Amerika'ya girişi yasaklı peki kendi gitmek için bu kadar uğraşmak yerine çocuklarını yanına getirtse olmuyor muydu? =)

Sonuç olarak; seyirci biraz daha aydınlatılsaydı iyi olabilirdi. Herşey çok belirsiz bırakılmış. Öyle ki herkes kendine göre bir gerçek belirlemiş. Belki de filmin amacı buydu. Kült bir film olur diyemem, yine de son yıllarca çıkan en iyi filmlerden biri olmayı hakediyor.

Sanırım herkesin yaptığı gibi filmi bir kere daha izleyeceğim. Ama üçüncü kere....asla :)